28 Şubat 2011 Pazartesi

Makale - Harun Yavruoğlu

İstemiyorum

Artık vaka-i adiye saylan

cinayet, tecavüz, sapık ve taciz türü haberleri görmek,
duymak, okumak istemiyorum.

Kim kiminle nerede ne yapıyor türünden burjuvazi yaşantıların daha fazla

haber yapılmasını istemiyorum.

Onlarca yıl geçmesine karşın hala faili meçhul vakaların faillerinin bulunmamasını, bu canilerin hala cezalandırılmamalarını bilmek
istemiyorum.

Artık; kirli, derin ve soğuk devletin yanı sıra vur kaç, kapkaç vakaları istemiyorum.

Sürücü hatalarından kaynaklanan trafik kazaları,
rüşvetçi devlet memurları,
taraf tutan hakemler istemiyorum.

Fiziksel üstünlükle paye elde edilmesini, yüze gülüp ardından dedikodu yapılmasını istemiyorum.

Sokaklarda işsiz gençleri görmenin çaresizliğini daha fazla yaşamak istemiyorum.

Artık, terk edilmiş, bakıma muhtaç, gözleri yaşlı, mağdur ve malul ve yalnız yaşlılarımız olsun istemiyorum.

Stadyumlarda: kavga, küfür ve şiddet istemiyorum.

Siyasette barış ,sağduyu, olgun davranış istiyor, gerginlik, asabiyet,
görmek istemiyorum.

Daha güler yüzlü iktidar, daha uzlaşmacı muhalefet görmek istiyor,
dargın birbirleriyle konuşmayan siyasiler görmek istemiyorum.

Artık ülkemde çatışma, kan, şehit gözyaşı görmek istemiyorum.

Artık laikliğin ateizm değil, devletin dinlere ve inançlara karşı eşit mesafede durması şeklinde algılanırken, ayrıca inanç sahiplerine de saygılı olunmasını istiyorum.

Dokunulmaz siyasiler istemiyor, liderler sultası değil, demokratik bir hukuk devletim olsun istiyorum.

Takım tutar gibi parti tutulmamasını, şahsi çıkarlardan çok toplumsal çıkarlar göz önünde bulundurularak vatandaşlık görevinin yerine getirilmesini,

Ülkemde sendikalarla iktidarların çıkar ilişkileri içerisinde olmamasını,
yani sarı sendikaların yok olmasını istiyorum.

Hak arayanların, aşağılanmamsını, coplanmamasını, çağdaş, demokrat ve hukuk devletinde bu görüntülerin olmamasını istiyorum.

Daha çok şiir,

Daha çok sanat,

Daha çok edebiyat,

Daha çok tiyatro,

Daha çok sınama... İstiyorum.
Gücün nüfuzu değil, aklın, bilginin, kültürün yükselen değer olmasını istiyorum...

Makale - harun yavruoğlu

Kendine bak kendine

Haftalık grup toplantısında bizim çalışkan muhalefet, Sert (!) konuştu.
Güzel Türkiye’min biraz aç ve de biraz mahzun halkına
ve dokuz yıldır iktidarda olan hükümete;
İşçinin acınacak hal ve gidişini…


Memurun bitmeyen çilesini…

Kadınların şiddet mağduriyetlerini…

Çocukların istismarlarına yeterli önlemlerinin alınamamasını…

İhalelerin fesatlara yenilmişliğini…

Gençlerin hayal ve yuva kuramadığını…

Cadde ve sokakların dinerci çocuklarla dolduğunu…

Köylünün ektiğini dahi biçemediğini…
O nedenle köyünden meçhullere göç ettiğini…

Umutların, Loto ve totolarda servetler erittiğini…

Denizlerin balıklara hasret,
Ülke çepeçevre kir pas içinde kaldığını…

Yoksulluklar nedeniyle aile kurumlarının tuz buz
olduğunu…

Devletten; kendini korumasını isteyen mağdurların
daha da çabuk ortadan kaldırıldığını…

Gün geçtikçe zenginlerin daha zengin, fakirin daha da
fakirleştiğini…

Üniversitelerin ilmi icraatlardan politik alanlara
çekilmekte olduğunu…

Özel hayatları; İzlemek, dinlemek şöyle dursun.
Özel hayatlar artık ‘Renkli Türkçe cinemaskop’ vaziyetinde deşifre edildiğini…

Doğruyu söyleyen Bekir’in gidecek köy bulamadığını…

Her gün daha çok gazeteci, her gün daha çok aydının içeri tıkıldığını…
Ancak buna rağmen Türk basınının,
Amerikan basınından da özgür diye sunulduğunu…
Diyeceği yerde;
Bizim ana muhalefet:
“Ergenekon nerde?” diye sormuş…

makale - harun yavruoğlu

Zulme dayanan saltanatlar...

Bir özdeyiş vardır:
“Ne oldum değil, ne olacağım demeli.”
Demeli ama adamlar demiyor işte.
Sanki bizim büyüklerimiz boşuna konuşmuş…

Evet haftalardır. İslam coğrafyasındaki yıkımlar dünyada heyecanla izlenmektedir.
Öyle ki, halk umulmadık bir cesaret ve maharetle
yıllardır kendisini limon gibi sıkan liderlerini üzerinden bir bir atamaya başladılar…
Nerede şimdi ülkesini demir yumrukla yöneten Tunus ve Mısır Devlet başkanları…
Veya yakın gelecekte onlara nice totaliter rejim liderleri eklenecektir...
Ki biri de muhtemelen Libya lideri Kaddafi olacaktır.

O nasıl bakış öyle.
Var mı böyle bir duruş ya…
Üstelik de yaşı yetmişlerinde…
Öfkeli
Hiddetli

Ve de acayip şiddetli bir çöl kabadayısı.
Ve üstelik 1962 yılında Ankara Kara Harp Okulundan mezun olmuş.
Gerçi nasıl okumuşsa sonradan ülkesinde hukuk falan da okumuş muş.
Hala başına buyruk, çadır sakini bir azamet budalası ve
mahallenin delisi pozlarında…

Bu zat, doksanlı yıllarda Erbakancağızımı karşısına dikivermişti ve de
oncağızıma saymış da saymıştı…
Bizim hoca efendiliğinden olacak ki ağzının payını vermeyince
Kaddafi’nin sözlerinden daha da ağarını Türk siyasilerinden işitmişti.
Ve malum güçler Hocaya iktidarı bıraktırma girişimlerinde; çöllerin meczubunun kendisine efelenmesini sükûnetle sineye çekmesini de fatura etmişlerdi.

Bu kapris budalası Muammer Kaddafi, arada bir Türklerin yanında yer alsa da,
Ruhsal krizlere girdikçe ilk sataştığı ülkelerden biri yine Türkiye’dir.
Hata bir keresinde Halkına hitaben yaptığı konuşmada:
Sizi yıllarca sömüren Osmanlı’nın, torunlarını şimdi sizlere hizmetçi olarak getirttim.” deme küstahlığını da gösteren de yine bu zat-ı muammer’in başı şimdilerde halkıyla fena halde belada.

Zira halkına: “Yat!” diyor.
Ancak Libya Halkı artık yatmıyor.
Zevat: “Uyu… Yat uyu!” diyor, ancak halkı artık uyumuyor… Uymuyor dediklerine artık…
Libya halkı; Libya’nın maddi manevi imkânlarını yıllarca sömüren bu Kaddafi ailesinden hesap sormak için ölümü göze almış gibiler artık.
Ama o; “bu ülke benim…”
“Bu halk benimdir.
“Öyle yağma yok bırakıp gitmem” diyor.
O da aslında haklı ama.
Nereye gidecek ki.
Kime gidecek ki
Ne yüzle artık yaşayacak ki.
Şah Rıza Pehlevi gitti de ne oldu?
Kaç yıl yaşadı ki?
Tahtsız ve bahtsız Pehlevi altı ayda kanserden ölüp gitti.

Evet, Kaddafi: “Gitmem!” diyor… Direniyor…
“Şehit olurum, iktidarı bırakmam!” Diyor.
Şehit mi olur bilemem. Ama artık “zulme dayanan saltanatlar” Yıkıldı… Yıkılıyor işte…

27 Şubat 2011 Pazar

Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan vefat etti

Necmettin Erbakan, hayatını kaybetti.

Alınan bilgiye göre, sol ayak damarlarındaki iltihaplanma nedeniyle uzun zamandan beri özel Güven Hastanesinde tedavi gören Milli Görüş lideri 54. Hükümet Başbakanı ve Saadet Partisi Genel Başkanı Erbakan, 27 Şubat 2011 günü öğle saatlerinde yaşamını yitirdi.

Erbakan'ın cenazesi 1 Mart 2011 Salı günü İstanbul Fatih Camiinde öğle namazından sonra kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul Merkez Efendi'deki aile kabristanlığına defnedilecek.

15 Şubat 2011 Salı

mustafa yazıcı Görele'de

Araştırmacı yazar Mustafa Yazıcı son kitap sergisini Giresun Görele
ilçesinde gerçekleştirdi.
görelenin 93. Kurtuluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikler muvacehesinde
konuk yazar olarak davet edilen Mustafa Yazıcı